Yazacaklarımın üstteki başlıkla uzaktan yakından alakası yok. O başlıkta bir yazı yazacağımı duyurmuştum daha evvel ama onu daha sonraki bir zamana ertelemenin daha uygun olacağını düşünüyorum şimdi.
Bu yazı “Stanley” üzerine olacak. Stanley takma bir isim, yalnızca bu yazıya özel kullanacağım onu. Normalde adı türkçe. Konu biraz hassas olduğu için, kimse üzerine alınmasın diye adını, az kullanılan yabancı bir isme çevirdim. Benim tanıdığım bir “Kiss of Death”in Stanley Tucci’si var yaşayan, bir de üniversitedeki fotoğraf hocam “Stan”. Biri beni tanımaz, diğeri ise artık çok yaşlanmıştır.
Stanley, bizim Beykoz’daki evin en alt katındaki banyoda yaşayan bir akrep. Çok çekingen, hatta korkak. Şimdiye kadar hiç göz göze gelmedik. Merdivenlerden inerkenki titreşimlerimi hissettiği an hemen giriyor küvetin altına. Bana yalnızca, küvetin altındaki aralıktan iki kıskacını görmek nasip oldu. Oradan ayrılıp katiyyen üst katlardaki banyoya veya mutfağa gelmiyor. Belli ki, müthiş bir travma atlatmış, canını zor kurtarmış.
Bir “dişi” mağduru anlayacağınız. Spermlerini kıskacında depolayıp, onları zar zor, binbir hileyle yakaladığı dişinin eşey aralığına el çabukluğu ile boca eder etmez, ölüm öpücüğüne yakalanmamak için, bizim banyonun gider aralığından küvetin altına iltica etmiş.
Şimdilik çok iyi geçiniyoruz. Ne o benim yaşam alanıma giriyor, ne de ben onu iltica ettiği yerden ölümün soğuk ellerine bırakmayı düşünüyorum.
Tek derdim, şimdiye kadar bana hiç poz vermemesi. Tek çekebildiğim yeri, elleri, yani kıskaçları.
O yüzden maalesef, size Stanley’in bir portresini sunamıyorum. Bu seferlik aşağıdakilerle idare edin lütfen. Serin serin...
Hatice Ezgi Özçelik